Meditasyonsuz Buddalık
Gerçekliğin Doğası, Büyük Tamlık Olarak Kendi Yüzünüzü(Buddha Doğasını) Açığa Çıkarma Öğüdü
Düdjom Lingpa
[292] Sarsılmaz içgörüyle, ilksel bilinçin yüce görünüm tezahürü olan Her Yerde Bulunan Buddha ve İlksel Koruyucu’ya saygı sunuyorum.
Günümüzde, beş türlü yozlaşmanın yükselişte olduğu bu dönemde, canlı varlıkların kaba doğaları ve güçlü olumsuz karmaları nedeniyle, her biri bir rüyadaki bir bölümden fazlası olmayan bu yaşama tutunuyor, süresiz yaşamak için uzun vadeli planlar yapıyor ve gelecek yaşamlara ilişkin anlamlı uğraşlar için hiçbir kaygı göstermiyor. Bu nedenle, kurtuluş ve her şeyi bilme hallerine çaba gösterenler, gündüz vakti yıldızlardan daha seyrek görünüyor.
[293] Bazı insanlar ölümü akıllarında tutar ve coşkuyla Dharma pratiği yaparken, yalnızca sözlü ve fiziksel ruhani pratiklerle meşgul olarak ve tanrılar ile insanlar olarak daha yüksek yeniden doğumlara çaba göstererek yaşamlarını geçirmelerine izin veriyorlar.
Bazıları, boşluk görüşünün en ufak bir anlayışına bile sahip olmadan, kendi zihinlerini boş olarak belirliyor, yalnızca düşünsel düşüncelerin veya hareketsiz bilincin doğasını tanımlıyor ve sonra pasif bir şekilde o halde kalıyorlar. Sonuç olarak, her şeyi bilme yoluna saç kılı kadar bile yaklaşmadan, sadece arzu ve form diyarlarında tanrılar olarak yeniden doğumlara itiliyorlar.
Bu nedenle, sayısız çağlar boyunca büyük birikimler [erdem ve bilgi] toplayan, bunları güzel dualarla birleştiren ve nihai [294] Dharma ile karmik bir bağ kuran birkaç birey varsa, bunu onların mirası olarak bahşettim. Benimle karmik bağı olmayan ve Büyük Tamlık Dharmasında ustalaşmanın özel şansına sahip olmayanlar, bu öğretiye karşı ya izdüşüm ya da inkar tutumu sergileyecek ve böylece kendi zihinlerini çöle sürecekler. Böyle olmayan ve şansı benimkine eş olan sizler, bu öğüde kulak verin—ve araştırma, analiz ve alışkanlık yoluyla, samsara ve nirvanayı büyük boşluk olarak tanıyın ve onun doğasını gerçekleştirin.
Gerçekliğin doğası olan Büyük Tamlık [öğretilerinin] üç bölümü arasında—zihin bölümü, genişlik bölümü ve öz öğreti bölümü—bu, gizli öz öğretiler kategorisi olarak adlandırılır. [295] Bu konuda üç bölüm vardır: görüş, meditasyon ve davranış. İlk olarak, görüş dört tema yoluyla belirlenir ve otantik olarak gerçekleştirilir: yokluk, teklik, eşit yaygınlık ve kendiliğinden gerçekleşme. Bu yüce, temel bir noktadır.
Avalokiteśvara’nın Öğretileri
İlk olarak, yokluk biçimini belirlemek için, kişisel kimliğin belirlenmesi ve olguların kimliğinin belirlenmesi vardır. İlk olarak, kişisel kimlik denilen şeye gelince, uyanık deneyim, rüya deneyimi, ara dönem ve gelecek yaşamlar [296] sırasında bir benliğin varlığının salt görünümü kişisel kimlik olarak adlandırılır. Bu görünüm ortaya çıkar çıkmaz, onu “ben” olarak alan gizli bir bilinç vardır ve bu, sonraki bilinç veya düşünsel düşünce olarak adlandırılır. Bu bilinç [benliğin görünümünü] netleştirir ve sonra onu stabilize eder ve güçlendirir.
“Ben” denilen şeyin ilk önce hangi kaynaktan doğduğunu araştırmak, böyle bir kaynağın var olmadığı sonucuna varır.
“Ben” denilen şeyin bir konuma sahip olup olmadığını ve [kökenı ve sona ermesi arasındaki] ara dönemde bireysel olarak tanımlanabilecek gerçek özellikler taşıyan bir fail olup olmadığını araştırmanın yolu budur.
Kafa, kafa olarak adlandırılır; “ben” değildir. Aynı şekilde, saçlı deri, cilt olarak adlandırılır; “ben” değildir. Kemikler, kemik olarak adlandırılır; “ben” değildir. Aynı şekilde, gözler gözdür ve “ben” değildir. Kulaklar kulaktır ve “ben” değildir. Burun burundur ve “ben” değildir. Dil dildir ve “ben” değildir. Dişler dişlerdir ve “ben” değildir. Beyin de “ben” değildir. Ayrıca, et, kan, lenf, kanallar ve tendonlara gelince, her birinin kendi adı vardır ve “ben” değildir. Bu açıklayıcıdır.
Ayrıca, kollar kollardır ve “ben” değildir. Omuzlar da aynı şekilde “ben” değildir, üst kollar, ön kollar veya parmaklar da değildir. Omurga omurgadır ve “ben” değildir. [297] Kaburgalar “ben” değildir, göğüs, akciğerler, kalp, diyafram, karaciğer veya dalak da değildir. Bağırsaklar ve böbrekler “ben” değildir, idrar veya dışkı da değildir. Ayrıca, “ben” kelimesi bacaklara atfedilmez. Uyluklara uyluk denir ve “ben” değildir, kalçalar da aynı şekilde “ben” değildir, baldırlar, ayak tabanları veya ayak parmakları da değildir.
Kısacası, dış cilt “ben” olarak adlandırılmaz; aradaki et ve yağ, et ve yağ olarak adlandırılır, “ben” değildir; iç kemikler kemik olarak adlandırılır ve “ben” değildir; en içteki ilik ise ilik olarak adlandırılır ve “ben” değildir. Bilinç de öyle adlandırılır ve “ben” olarak adlandırılmaz. Bu nedenle, [benliğin ortaya çıkışı ve sona ermesi arasındaki] ara dönemde bir konum ve failin yokluğu olarak boşluk kesindir.
Son olarak, aynı şekilde bunun tüm hedefleri ve onlara giden failleri aştığı konusunda kesin bir anlayışa gelmelisiniz. Aslında var olmayan bir şeyin görünür varlığı bir halüsinasyon gibidir. [Böyle şeylerin] isimlerini söylemek, tavşanın boynuzları hakkında konuşmak gibidir.
İkincisi, olguların kimliksizliğini belirlemek için, (A’) isimlerin belirleme temellerini arama, (B’) şeylerin [298] kalıcılığına tutunmayı çözme, (C’) yarar ve zarar kusurlarına karşı koyma ve (D’) umut ve korkunun sahte mağarasını çökertme vardır.
İlk olarak, tüm isimlerin referanslarını ararsanız, bunların var olmadığını ve düşüncelerin salt doğal gösterilerinin üzerine konulan atıflardan başka bir şey olmadığını göreceksiniz; çünkü herhangi bir olgunun kendi belirleme temeli üzerinde kendi kendini destekleyici olarak kurulması imkansızdır. Örneğin, baş denilen şey neyin üzerine belirlenir ve neden? Fetüsün gelişen ilk parçası olduğu için mi, yuvarlak olduğu için mi, yoksa yukarıda göründüğü için mi böyle belirlenir? Aslında, baş fetüsün ilk parçası olarak doğmaz; yuvarlak olan her şeye baş denmez; ve yukarı ile aşağıyı incelerseniz, uzayda var olmadıklarını bulursunuz. Aynı şekilde, saç baş değildir. Deri yalnızca deridir ve baş olarak adlandırılmaz. Kemikler kemik olarak adlandırılır ve baş değildir. Beyin baş değildir, gözler, kulaklar, burun veya dil de değildir.
Bunların hiçbirinin bireysel olarak baş olmadığını, ancak toplu birleşimlerinin baş olarak adlandırıldığını düşünürseniz, şunu düşünün: Bir yaratığın başını kesip, onu kurucu molekül ve atomlara parçalayıp bunu dünyadaki herkese gösterseniz, kimse buna baş demezdi. Bu molekül ve atomları suyla yeniden oluştursanız bile, baş olarak adlandırılmazdı. Bu nedenle, baş denilen şeyin bu söyleyişin objektif temeli olmayan, salt sözlü bir ifadeden başka bir şey olmadığını bilin. [299]
Aynı şekilde, gözlere gelince—bu isim tüm küre çiftlerine atfedilmez. Sklera bir göz değildir, gözyaşları, damarlar veya kan da değildir. Bir göz bunların hiçbiri bireysel olarak değildir, parçacıklarının birleşimi veya suyla yeniden oluşturulmuş yumağı da değildir. Formları gören şey bilinçtir, göz kürelerinin kendisi değildir; bu, görsel algının rüyalarda ve ara dönemde gerçekleşmesi gerçeğiyle kanıtlanır.
Aynı şekilde, kulaklara gelince—ne işitme kanalları ne de deri kulaktır, et, kanallar, bağlar, kan ve lenf hepsinin kendi isimleri vardır, bu yüzden kulak değildirler. Onları küçük parçacıklara indirgeyerek elde edilecek toz kulak değildir, suyla yeniden oluşturarak meydana gelecek yumak da değildir. Kulak isminin sesleri duyan şeye atfedildiğini düşünürseniz, rüyada, uyanık halde ve ara dönemde sesleri neyin duyduğunu kontrol edin. Bu yalnızca zihninizin ilksel olarak mevcut bilinci olup kulaklar değildir.
Aynı şekilde, burna gelince—burun delikleri, deri, kıkırdak, et, kanallar ve bağlar hepsinin kendi isimleri vardır, bu yüzden burun olarak adlandırılmazlar. Ayrıca, kokuları koklayan şey bilincin kendisidir, bu yüzden rüyada ve ara dönemde kokuları neyin kokladığını araştırmalısınız.
Aynı şekilde, dile gelince— [300] eti, derisi, kanı, damarları ve sinirleri hepsinin kendi isimleri vardır, bu yüzden dil olarak adlandırılmazlar. Bir toza parçalanırlarsa, bu dil olarak adlandırılmazdı ve bir yumak halinde yeniden oluşturulsaydı, yine de dil olarak adlandırılmazdı. Bu, takip eden tüm örnekler için de geçerlidir.
Aynı şekilde, kollara gelince—omuzlar kol değildir, üst kollar, ön kollar, parmaklar, eklemler, et, deri, kemikler veya ilik de değildir. Aynı şekilde, omuzlara gelince—deri omuz değildir, et, kemikler, birleşmiş parçacıkları veya suyla yeniden oluşturulmuş yumak da değildir. Omuz isminin belirleme temeli, objektif varlığa sahip olmadığı için boştur. Aynı şekilde, üst kolları ve ön kolları araştırarak, her bileşenin kendi isminin olduğu, etin et olarak, kemiklerin kemik olarak, derinin deri olarak ve iliğin ilik olarak adlandırıldığı ortaya çıkar. Onların belirleme temeli olarak bir atom bile kurulamaz.
Vücut ve toplamların belirleme temellerini araştırarak, vücudun omurga veya kaburga kemiklerine, göğüs, et, deri veya kemiklere atıfta bulunmadığı ortaya çıkar. Kalp, akciğerler, karaciğer, diyafram, dalak, böbrekler ve bağırsaklar hepsinin kendi isimleriyle çağrılır, bu yüzden vücut ve toplamların [301] belirleme temelleri objektif varlığa sahip olmadığı için boştur: onlar boşluktur.
Aynı şekilde, bacakları araştırarak, kalçaların bacak olmadığı, uyluklarla, baldırlar veya ayak bilekleri de olmadığı ortaya çıkar. Benzer şekilde, kalça ismi et, deri, kemikler, kanallar veya bağlara atıfta bulunmaz. Uyluklar konusunda da, bu isim herhangi bir deri, et, kemik, kanal veya bağa atıfta bulunmaz. Bu baldırlar için de geçerlidir. Bu isimler toza parçalanırlarsa uygulanmazdı, o tozun suyla karıştırılmasından oluşan yumağa da atıfta bulunmazlardı.
Dışarıdan bir dağın belirleme temelini ararsanız, toprağın dağ olmadığı, çalıları, ağaçları, taşları, kayalarını veya suyun da olmadığı ortaya çıkar.
Bir binanın belirleme temelini ararsanız, ne harcın, ne taşların, ne de kerestelerin bina olmadığı ortaya çıkar. Ayrıca, duvarlar duvar olarak adlandırılır ve bina olarak adlandırılmadığı gibi, aynı şekilde dış veya içte bina olarak kurulan hiçbir şey yoktur.
Bir insan, bir at, bir köpek vb. şeylerin belirleme temellerini arasanız da, gözleri, kulakları, burunları, dilleri, eti, kanı, kemikleri, iliği, kanalları ve bağları ile bilinçlerinin hepsinin kendi isimleri olduğu ortaya çıkar, bu yüzden bir insan, bir at ve bir köpeğin belirleme temelleri objektif varlığa sahip değildir. [302] Bu [isimler] diğer her şeyin göstergesidir.
Ayrıca, maddi nesneler arasında, davul ismi ahşaba, deriye, dışa veya içe atfedilmez. Ayrıca, bıçak terimi metale, bıçak ağzına, bıçağın arkasına, ucuna veya sapına atfedilmez. Bunların hiçbiri bıçak olarak belirlenen nesne olarak kurulmamıştır. İsimler ve referansları değişir. Örneğin, bir bıçak şişe dönüştürüldüğünde ismi değişir ve bu bir iğneye yapıldığında, önceki tüm isimleri kaybolur.
Rüyada guruma, yüce arya, Büyük Merhametli (Avalokiteśvara)’dan aldığım öğretilere bağlı olarak, hem “kişisel kimlik” denilen şeyi [kimliksiz olarak] hem de isimlerin belirleme temellerinin bu araştırmasını tamamen gerçekleştirdim.
Orgyen’in Gölde Doğan Vajrası’nın Öğretileri
Orgyen’in Gölde Doğan Vajrası’nın ilksel bilincinin illüzyonel vücuduyla karşılaştığım bir seferde, bana görünümleri illüzyonel olarak algılama konusunda şu öğretileri verdi: “Nedenlerin ve koşulların birleşmesinin bağımlı oluşumuna tanıtılmak için, şunu düşünün: Temel olarak berrak, aydınlık mutlak uzay, herhangi bir görünüm türünü tezahür ettirme potansiyeline sahip olarak, neden işlevi görür; ve ‘ben’e tutunun bilinç katkıda bulunan koşul işlevi görür. Bu ikisinin birleşmesine bağlı olarak, tüm görünümler illüzyonlar gibi tezahür eder. Böylece, temel olarak mutlak uzay, onun yaratıcı gücünden doğan zihin ve bu zihin görünümleri olan tüm dış ve iç fenomenler, güneş ve ışınları gibi bir olaylar dizisi olarak birbiriyle ilişkili oldukları için bağımlı ilişkili olaylar olarak adlandırılır. [303]
“Bu, birincil neden olan şeffaf, berrak uzayın, katkıda bulunan koşullar olan büyülü maddeler, mantralar ve nesneyi gören zihinle etkileşimine bağlı olarak ortaya çıkan bir illüzyon görünümü gibidir.
“Bu şekilde, var olmasalar da, tüm görünür fenomenler ‘ben’e tutunmanın gücü nedeniyle tezahür eder. Bu, berrak açık gökyüzü, sıcaklık ve nemin birleşmesi nedeniyle ortaya çıkan serap görünümü gibidir.
“Tüm uyanık görünümler, rüya görünümleri ve ara dönem sırasındaki ve sonrasındaki görünümler, var olmasalar bile görünür ve bunları gerçekleştirmek nedeniyle kafa karışıklığı ortaya çıkar. Bir benzetme olarak, bir rüya sırasında, ‘Bu bir rüya’ diye düşünüp onu aldatıcı olarak tanımak yerine, onu kalıcı, objektif bir dünya olarak kavrar ve ona sabitlersiniz.
“İçte ‘ben’e tutunmanın baskın koşulu nedeniyle çeşitli fenomenlerin ‘başka’ bir şey olarak görünümleri, yüzünüz ve bir aynanın etkileşiminden doğan yansımaların görünümleri gibidir.
“Benliğin gerçekleştirilmesine tamamen kapılmış olmak nedeniyle, altı şehrin dünyaları birbiri ardına ortaya çıkıyor gibi görünür. Bunlar, güneş batımında bir ova gibi bir alanda tezahür eden gandharvaların şehrinin görünümleri gibidir, bunlar zihin tarafından kavranılan görüler olarak oluşur.
“Fiziksel duyulara olan görünümler hiçbir zaman gerçek olarak kurulmamış olsa da, görme, işitme, deneyimleme ve hissetmenin kendi çeşitli deneyimleriniz yankılar gibi ‘başka’ bir şey olarak görünür.
“Tüm görünümler temelden başka değildir, [304] ve denizde yansıyan tüm gezegen ve yıldızların denizden başka olmayıp suyun kendisiyle aynı tada sahip olması gibi, temelin kendisiyle aynı tadadırlar.
“‘Ben’e tutunmak nedeniyle, temelin geniş, her yere nüfuz eden mutlak uzayının panoramik görünümünde ‘benlik’ ve ‘başka’ gerçekten var gibi görünür. Bu görünümler sudan çıkan kabarcıklar gibidir.
“Temelin boş mutlak uzayının berrak aydınlığı, zihinsel bilince kendi-görünümler olarak kristalleşir. Bunun güçlenmesi nedeniyle, vital enerjilerin neden olduğu göz sinirlerindeki basınç veya kanallardaki bozukluklar nedeniyle oluşan halüsinasyonlar gibi çeşitli aldatıcı görünümler tezahür eder.
“Temelden çeşitli görünümler ‘ben’e tutunun bir bilince tezahür etse de, bu temelden sapmazlar veya dışında gerçekleşmezler. Bir benzetme olarak, emanasyon ve dönüşüm samadhi ustası olan biri böyle bir samadhide meditatif eşitlikte yerleştiğinde, hiçbir temel veya kökü olmasa ve gerçek nesneler olarak var olmasa da çeşitli emanasyonlar görünür.
“Ey inanılmaz çocuğum, kademeli olarak bu şekilde meditasyon yapın, ve görünümlerin illüzyonel doğasını gerçekleştirerek illüzyonel bir yogin olacaksınız.”
Böyle söyleyerek kayboldu.
Vidyādhara Düdul Dorjé’nin Öğretileri
Bir seferde Vidyādhara Düdul Dorjé bana şu sözleri söyledi:
Vajra ebedi vajradır;
anlamı için uzayın kendisine bakın!
Bu noktayı detaylandırarak, [305] şöyle dedi: “İşte! Bu boş uzay, tüm fiziksel dünyaların ve canlı sakinlerinin görünümlerinin temelidir. Benzetmeler vermek gerekirse, yansımaların görünümlerinin temeli bir aynadır, çünkü yansımalar aynadan başka bir şey olarak kurulmamıştır. Sudaki ay görüntülerinin görünümlerinin temeli sudur, çünkü bu görüntüler sudan başka bir şey olarak kurulmamıştır. Gökkuşaklarının görünümlerinin temeli uzaydır, çünkü gökkuşakları uzaydan başka bir şey olarak kurulmamıştır.
“Bu uzay yaralanmayabilir, bu yüzden savunmasızdır. Uzay yenilemez veya yok edilemez, bu yüzden yok edilemezdir. Uzay fenomenal dünyanın görünümlerinin temeli olarak kalır, bu yüzden gerçektir. Uzay iyi veya kötü niteliklerden etkilenmez, bu yüzden bozulamazdır. Uzay hareket etmez ve dalgalanmaz, bu yüzden sabittir. Uzay en küçük parçacıkları bile nüfuz edebilir, bu yüzden engellenemezdir. Uzay hiçbir şey tarafından zarar göremez, bu yüzden tamamen yenilmezdir.
“Diğer tüm maddeler silahlarla yaralanabildiği için savunmasızdırlar. Koşullar tarafından yenilebilir ve yok edilebildikleri için yok edilebilirdirler. Bir şeye veya birçok şeye dönüşebilir oldukları için gerçek değildirler. Başka şeylerden etkilenebildikleri için bozulabilirdirler. Hareket eder ve dalgalanırlar, kalıcı bir durgunluk olmadan, [306] bu yüzden kararsızdırlar. Belirli şeyler tarafından engellenebilirler ve diğer etkiler tarafından geçersiz kılınabildikleri için yenilebilirdirler. Gerçekten var olarak kurulmama özelliğine sahip böyle şeyler boştur.
“Ayrıca, kaba malzemeleri parçalayarak parçacıklara indirgenir. Bu parçacıkları yedi faktörle ayrıştırmak moleküllerle sonuçlanır. Bu molekülleri yedi faktörle ayrıştırmaktan kaynaklanan boş, parçasız atomlar gerçek olarak kurulmama ile karakterize edilir.
“İlk başta var olduklarını ama sonra üzerlerine etki edilmesi nedeniyle hiçliğe indirgemildiklerini düşünürseniz, gözlem veya fiziksel temas yoluyla üzerlerine etki edilip edilmediğine bakılmaksızın, tezahür ettikleri andan itibaren gerçek olarak kurulmamış olan rüya görünümlerine dikkat edin.
“Gözlerinizi açıp kapatmak veya ayaklarınızı indirip kaldırmak nedeniyle görünümlerin nasıl ortaya çıktığını ve son bulduğunu gözlemleyin. Önceki görünümlerin son bulmayıp sonrakiler ortaya çıkarken yok olmadığını, bunun yerine öncekilerinin başka yere gittiğini, tüm önceki ve sonraki görünümlerin gerçekten var olduğunu düşünürseniz, bir rüyanın görünümlerine bakın. Özellikle, nedenler ve sonuçların karşılıklı ilişkileri üzerine göreceli [hakikat] olarak belirlenen bir şey dışında bazı önemli doğaların var olması imkansızdır. Bu nedenle bu konuyu iyi düşünün.
“Öyleyse, uzayın yedi vajra niteliğine sahip olması konusundaki bu anlatımlar, uzayın maddi olmayışı nedeniyle hareket ve değişiklikten yoksun olduğunu göstermek için metaforlar kullanılarak sunulur. Nihai gerçekliğin [307] söz veya düşünce ile ifade edilemeyen ve değişimden yoksun olan temel doğa olarak nasıl mevcut olduğunu gösterirler. Bu anlatımları öz ile özlük olmayış arasındaki ve gerçeklik ile gerçek olmayış arasındaki ayrımların açıklamalarına uygulamak değerlidir. Bu nedenle, ay parmakla sembolik olarak işaret edildiğinde, aya bakmalısınız ve sadece parmağın ucuna bakmakla yetinmemelisiniz. Bu noktalara tekrar tekrar alışarak görünümleri kesin olarak boş olarak tanımazsan, her şeyi bilme yoluna zerre kadar yaklaşmayacaksın.
“Bilinç farkındalığının doruğuyla donatılmış çocuğum, bu noktaya dikkatle kulak ver ve tüm görünümleri uzayın kendisi olarak gerçekleştirerek uzayın eşit yaygınlığının yogini ol!”
Bu sözlerle kayboldu.
Zurchung Sherap Drakpa’nın Öğretileri
Başka bir seferde, kendi-görünür, gerçek Akaniṣṭha’daki Alev Alan Volkan Mezarlığında Zurchung Sherap Drakpa ile karşılaştığımda sordum: “Ey guru, lütfen bana az sözlü ama kapsamlı anlamı olan kalp özünüz olan pratik öğretileri verin.”
“Ey sayısız çağlar için birikimleri, duaları ve karmik momentumu biriktirmiş olan, dinle! Her şeyi bilen buddalık haline yükselmek istiyorsan, lütfen guruna, tüm faaliyetlerinde sürekli hayranlık ve saygıyla memnun et. Arkadaşlarına karşı sürekli sevgi ve saf algı geliştir. Canlı varlıklara içten merhametle, kurtuluş ve her şeyi bilme hali için çaba göster. Tüm bileşik fenomenlerin geçiciliğini sürekli akılda tutarak, [353] dünyevi faaliyetleri terk et ve hareketsizlik halinde yaşa. Bu tüm Dharmaların aşılmaz özüdür.
“Üç hayati nokta: pratik öğretilerini boşa harcamayarak yüce gurura hizmet sunmak; tanrı ve koruyucuların yaşam-ilke taşı olarak ikiyüzlülük olmadan samayalarınızı onurlandırmak; ve ölüm zamanında tamamlanmamış hiçbir şey kalmaması için tüm yaşamınızı Dharma’ya adamaktır.
“Samayalarınızı ve yeminlerinizi kendi yaşam gücünüz gibi korumak, düşünürlerin sıradan insanlara dejenere olmasını önlemenin hayati noktasıdır. Duyusal zevkler konusunda memnuniyet geliştirmek, olumsuz nesnelere kapılmamaktır. Samsaranın özü olmadığını tanımak, bağlılık ve tiksinmenin sabitlemelerini kesmektir. Dünyevi faaliyetlerin hiçbir zaman bitmediğini ve gerçekleştirilmediğini, bunların tütsü saatinden çıkan duman çizgileri gibi olduğunu tanımak, faaliyetleri sonuca ulaştırmanın öz öğretisidir.
“İlk önce eğitime bağlı olarak bilgi kazanırsınız. Sonra araştırma ve analiz yoluyla kendi zihin akışınızda deneyim ve gerçekleştirme kazanırsınız. Ama kurtuluş yalnızca böyle bilgi ve gerçekleştirme ile elde edilmez, tıpkı yemeğiniz olup yememezseniz açlığın giderilmemesi gibi. Şafak söktükten sonra karanlığın görünmemesi gibi, dokuz faaliyet türünü bıraktığınızda, [354] meditasyon gücü nedeniyle kendiniz içinde istikrar kazanırsınız. Temiz farkındalığın panoramik görünümünde parçalanma olmadığında, kendi temiz farkındalığınız içinde içsel güven kazanılır.
“Yine de, bu tek başına sizi aydınlanmaya götürmeyecektir. Fenomenal görünümler nihai gerçeklikte sönmüş olduğunda, samsaranın görünüm ve zihin durumlarının zerre izi bile olmayan fenomenlerin mutlak uzayının büyük, her şeyi kapsayıcı küresine sonsuz bir genişleme vardır. O zaman kurtuluş haline ulaşmış olursunız.
“Bu deneyim içinde, en ince bilişsel gizlemeler bile tamamen temizlenmiş olur ve gerçekliği olduğu gibi bilen ve fenomenlerin tam aralığını algılayan büyük ilksel bilinç üzerinde ustalık kazanılır. Böylece uzay gibi olan dharmakāya’da buddalık elde edersiniz ve üç kāya eşit yaygınlığın gösterileri olarak ortaya çıkar.
“Aile oğlu, zihnin tanımlayıcı özelliği, yaratıcı gösterileri olarak ortaya çıkma ve sona ermeye tabi kavramlarla varlığın temelinin cehalettir. Temiz farkındalığın tanımlayıcı özelliği, yaratıcı gösterimi olarak büyük, zamansız rahatlama hali ile varlığın temelinin gerçekleştirilmesidir. Temel temiz farkındalığı, varlığın temelinin varoluş şeklini bilmektir. Yol temiz farkındalığı, nihai gerçekliği deneyimlediğiniz berrak, açık bilinç, kirlenme’den özgürdür. Bu iki yönün eşzamanlı birleştirildiği her yere yaygın temiz farkındalık, Büyük Tamlık’tir.
“Düşünce terimi, düşüncelerin görüntüleri olarak ortaya çıkan tüm görünümleri deneyimleyen bilinci ifade eder. Zihinsel bilinç terimi, görünümler olarak ortaya çıkan altı nesne için engelsiz yolu ifade eder. [355] Temel bilgelik, samsara ve nirvanayı doğasını büyük boşluk olarak doğru şekilde bilir. Yol bilgeliği, saf, açık, engelsiz bilincin tanımlanmasıdır. Bu ikisinin eşzamanlı birleşmesi yaygın bilgelik olarak adlandırılır.
“Duyusal görünümler olarak ortaya çıkan görünen nesneler için engelsiz yol koşullu bilinç olarak adlandırılır. Bu görünümleri şeyler olarak gerçekleştiren düşünceler karmik enerjiler olarak adlandırılır. Zihinsel bilincin bu ince ve kaba yönlerinin birleşmesiyle, samsara tamamen kurulur. Gerçekliği olduğu gibi bilen ilksel bilinç, nihai gerçekliğin, sugatagarbha’nın doğasını doğru şekilde bilir. Öğreti doğasının, nihai gerçekliğin varoluş şekli gerçekleştirildiğinde, engelsiz, her şeyi bilen, her şeyi kavrayıcı farkındalık, fenomenlerin tam aralığını algılayan ilksel bilinçtir. [Bu ikisinin] eşit yaygınlığı, orijinal olarak saf eşitlik ilksel bilinci olarak adlandırılır.
“Etik açıdan nötr hal, varlığın temelinin cehalettinin etkisinden kaynaklanır. Uyku sırasında görünen çeşitli rüyalar gibi, çeşitli karmik enerjiler substratın uzayı içinde hareket eder ve bu tüm samsaranın temeli ve köküdür. Kavramsal açımlamanın uçlarından özgür nihai gerçekliğin geniş-açık berraklığı içinde—samsara ve nirvanayı büyük saflık ve eşitliği—[356] tüm görünen fenomenler geniş dharmakāya, Samantabhadra’dır.
“Aile oğlu, sudaki ay ve diğer şeylerin tüm yansımaları suyun gösterileridir ve sudan başka değildir. Fiziksel dünya ve canlı sakinlerindeki tüm hareket etmeyen ve hareket eden şeyler uzayın gösterileridir ve uzaydan başka değildir. Tüm samsara ve nirvana tek nihai gerçekliğin gösterilerinden oluşur ve nihai gerçeklikten başka değildir.
“Böylece, temel dharmakāya’nın büyük derinlik ve aydınlığı gerçekleştirildiğinde, temel doğası dharmakāya, samsara ve nirvanayı saflık ve eşitliğidir; açık doğası sambhogakāya, ilksel bilinç yönleri ve yüce niteliklerle doludur; ve nirmanakāya kendi-aydınlatan merhamet, gizleyici örtülerden özgürdür. Gösterileri nihai olarak adlandırılır.
“Orijinal olarak saf varlığın temelinin temel doğasının cehaleti substrattır. Görünümler onun ışınımından ortaya çıkar ve zihinsel faktörlerin gösterileri yaratıcı ifadeleri olarak ortaya çıkar ve bunlar göreceli olarak adlandırılır.
“Tüm gösterilerin, kapsamlamaların ve eşit yaygınlıkların doğasını bu şekilde tanıyarak, yalnızca nihai gerçeklikte dinlenirsiniz ve büyük, akıl-aşan, geniş, boş, ifade edilemez nihai gerçekliğin doğal kalışında kesinliğe gelirsiniz. Büyük, her şeyi bilen ilksel bilinç elde edilene kadar, yoğun, yorulmayan coşkuyla pratik yapın. Bu yüce hayati noktaya bağlı kalın!” [357]
Bu sözlerle nihai gerçekliğin mutlak uzayına genişledi.
Bu metin, birçok yaşam boyunca karma ve dualarıyla benimle bağlantılı olan iki tulku olan Pema Lungtok Gyatso ve Khyenrap Gyatso’nun içten istekleri üzerine yazılmıştır. Ben, Traktung Düdjom Dorjé Trolö Tsal, bunu görüntüsel gösterilerin geniş genişliğinin hazinesinden kodladım. Ḍākinī’ler, altmış sekiz yüce bireyin bu Dharma’nın muhafızı olarak hizmet edeceğini kehanetle söylediler. Büyük Orgyen’in buyruğuyla, bu [öğretilerin yazıya geçirilmesi için] uğurlu koşulların ortaya çıktığı ilk vesiledir. Kendi yüce oğlum, üstün bilgin Sönam Tenzin (Dodrup Rinpoché), el yazmasını dikkatle düzenledi.
Sonuç ve Özet
Bu “Meditasyonsuz Buddalık” metni, Büyük Tamlık (Dzogchen) öğretisinin derinlerine inen kapsamlı bir kılavuzdur. Düdjom Lingpa’nın aldığı vizyonel öğretiler aracılığıyla, çeşitli usta öğretmenlerden gelen derin anlayışları aktarır:
Ana Temalar:
Kişisel ve fenomenal kimliksizlik – “Ben”in ve tüm fenomenlerin gerçek doğasının olmadığının sistematik analizi
Görünümlerin illüzyonel doğası – Tüm deneyimlerin rüya benzeri, boş doğası
Temel farkındalık – Samsara ve nirvanayı birleştiren temel bilinç
Dört kāya ve beş ilksel bilinç – Buddalığın tam yapısı
Dokuz yana sistemi – Farklı yolların nasıl Büyük Tamlık’te birleştiği
Pratik Öğretiler:
Görüş, meditasyon ve davranış arasındaki denge
Meditasyonel deneyimlerin tuzaklarından kaçınma
Temiz farkındalıkta istikrar kazanma
Nihai gerçeklikte dinlenme
Bu metin, Dzogchen geleneğinin en derin öğretilerini sistematik ve uygulanabilir bir şekilde sunar, hem teorik anlayış hem de pratik rehberlik sağlar.
“Eğer bir budanın gözleri olduğunu düşünürsen, görsel bilince de sahip olurdu. Görsel bilinç kurulur kurulmaz, görsel görünümlerin ortaya çıkışı kaçınılmazdır. Bunlar gözler tarafından kavranılan nesneler olarak bilinir. Böyle nesneler kurulduktan sonra, formlara sıkıca tutunan ince kavramsal zihin halleri kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bunlar görsel kavramanın zihinsel halleridir. Kavrayan ve kavranılan ikilik kavramlaştırması zihin olarak adlandırılır ve zihni olan herkes canlı varlık olarak bilinir.
“Aynı şekilde, bir budanın kulakları olduğunu düşünürseniz, seslerle birlikte işitme bilincine de sahip olması gerekir. Burnu olduğunu düşünürseniz, kokularla birlikte koku alma bilincine sahip olması gerekir. Dili olduğunu düşünürseniz, tatlarla birlikte tat alma bilincine sahip olması gerekir. Vücudu olduğunu düşünürseniz, dokunsal hislerle birlikte dokunsal bilince sahip olması gerekir. Ve bütün bunlar onların kavranılan nesneleri olurdu. Bu nesneleri sıkıca tutan kavramların birleşimleri, onları kavrayan zihinsel hallerdir. Daha önce olduğu gibi, zihni olan herkes canlı varlık olarak adlandırılır.
“Budlar denilen şeyler konusunda, [321] ikilik kavramayı aşmamış budlar olması mümkün olsaydı, onların nitelikleri de canlı varlıklara aktarılabilirdi, tıpkı bir insanın niteliklerinin diğerine aktarılabilmesi gibi. Budlaların başkalarına Dharma öğrettiğini düşünürseniz, o zaman öğretmenler benlik olarak, Dharma öğreti olarak ve öğretilenler canlı varlık olarak görünürlerdi; ve budlar böyle kavranırsa, canlı varlıkların niteliklerinden üstün susam tanesi değerinde bile nitelikleri olmazdı. O yüzden hepsi canlı varlık olurdu.
“Bir budanın hoş bir çevresi, güzel bir formu, iyi arkadaşları, büyük zevkleri ve keyifleri olduğunu ve hiç öfke veya bağlılığı olmadığını ve bunların bir budanın istisnai nitelikleri olduğunu düşünürseniz, o zaman bir buda form diyarının bir tanrısından daha iyi olmazdı. O yüzden böyle bir buda da bir canlı varlıktan başka bir şey olmazdı.
“Kesin anlam açısından, kendi temelin Samantabhadra, üç zamanın sugatları olarak adlandırılır. Nihai olarak, bir buda hiçbir zaman dünyaya gelmemiş veya Dharma öğretmemiştir. Tantraların, sözlü aktarımların ve öz öğretilerin çoğu, kendi-görünür öğretmenin öğrencilere nasıl tezahür ettiğini açıkça açıklar. Bu noktayı gözlemleyin ve gerçekleştirin.
“Ayrıca, var olarak kurulan diğer samsara diyar türleri olduğunu ve birçok canlı varlığın o yerlerden birinden diğerine göç ettiğini ve art arda sevinç ve keder deneyimlediğini düşünmek yanlıştır. Önceki vücudunuzun [322] atılması görünümü doğru olsaydı, ara dönemde vücudunuzu nereden elde ederdiniz? Günümüzde canlı varlıklar sadece yaralardan, kol ve bacaklarındaki yanıklardan veya tek bir kış gününde soğuk rüzgardan ölebiliyorlarsa, o zaman cehennem diyarlarının sıcaklığını ve soğuğunu deneyimleyen bir vücut oluştuğunda, uzun süre kaynatılıp yakılmış olmasına rağmen neden ölmez?
“Aynı şekilde, günümüzde sadece birkaç ay hatta günlük açlık nedeniyle ölüm olabiliyorsa, preta diyarlarındaki canlı varlıklar neden çağlar boyunca aç kalmalarına rağmen yok olmazlar?
“Bu nedenle, ara dönemdekiler de dahil olmak üzere altı varoluş halindeki tüm canlı varlıklar, bir rüyadaki görünümler gibi salt olarak tezahür ederler; bunun dışında, boştular ve gerçek olarak kurulmazlar. Objektif varlığa sahip olmayan şeylerin gerçek varlığına takıntılı şekilde tutunmaları nedeniyle aldanırlar.
“Aldatıcı görünümlerin doğasını bu şekilde belirleyip onları gerçekten var olmayan, boş ve objektif varlığa sahip olmayan olarak gerçekleştirirseniz, samsarayı derinliklerinden çıkarmış olursunuz. Budlaların kendi temelin dışında var olmadığını kesin olarak anlayıp kendiniz içinde güven kazanırsanız, gerçekte çok sayıda budanın doğal kurtuluşu denilen şeyi elde edeceksiniz.
“Ey Uzay Efendisi, Her Yerde Bulunan Vajra, samsara ve nirvanayı tüm fenomenlerinin var olmadığını ve boş olduğunu belirle ve onların yokluk doğasını gerçekleştir.”
Bunu söyleyerek kayboldu. [323]
Dorjé Drolö’nün Öğretileri
Uzun süre düşündükten sonra, fiziksel dünya ve canlı sakinlerinin tüm görünümlerinin kendi taraflarından boş olduğunu bildiğim şekilde, yokluğun kesin bir anlayışı ortaya çıktı. Bununla birlikte, birçok boşluk türü etik açıdan nötr görünüyordu. O noktada, samsara ve nirvanayı boşluğun gösterileri olarak açığa çıkaran Hūṃ melodisini söyleyen yüce Dorjé Drolö’nün bir vizyonunu gördüm.
O seferde sordum: “Ey büyük ve yüce özel tanrı, samsara ve nirvanayı boş olarak anlasam da, bu boşluk yarar ve zararsız görünüyor. Bunun nedeni nedir?”
“Ey çocuğum, Uzay Efendisi, tüm samsara ve nirvanayı boşluğa indirge; boşluğu gerçekliğin temel doğasına indirge; bu temel doğayı varlığın temeline indirge; samsara ve nirvanayı bu temelin gösterilerine indirge; ve samsara ve nirvanayı tümüyle bu temelin kendisine indirge.
“Okyanustaki gezegen ve yıldız yansımaları okyanustan başka değildir. Fiziksel dünya ve canlı sakinleri uzaydan başka değildir. Samsara ve nirvana nihai gerçekliğin gösterilerinden başka değildir. Bu birleştirici ilke ve nihai gerçeklik her yere nüfuz eder ve her şeyi kapsar. Bu metaforları ve örneklediklerini anlayın. [324] Böylece samsara ve nirvanayı kucaklayan bir yogin olacaksınız.”
Böyle söyleyerek kayboldu.
Vajradhara’nın Öğretileri
Yedi yıl sonra, dharmakaya öğretmeni Vajradhara bana saf bir rüyada göründüğünde ona sordum: “Ey Öğretmen, Bhagavan, kurtuluş ve her şeyi bilme yolunda nasıl kurtulunur ve samsaranın kirli yolunda nasıl aldanılır? Öğretmen açıklasın!”
“Ey büyük varlık, dinle! Budalar ve canlı varlıkların ortaya çıkışı arasındaki ayrım, bilgi ve cehalet arasındaki farktır. Temel ilksel koruyucu Samantabhadra, dört kaya ve beş ilksel bilinç yönünün doğasındadır. Onun boş temel doğası dharmakaya’dır, aydınlık doğası sambhogakaya’dır, kendi-kurtulan merhametı nirmanakaya’dır ve tüm samsara ve nirvana boyunca yaygın ve kapsayıcı doğası svabhavikakaya’dır.
“Mutlak uzayın ilksel bilinci, tüm fenomenleri barındırdığı için böyle adlandırılır; ayna benzeri ilksel bilinç, berrak, aydınlık ve kirlenmeden özgür olduğu için böyle adlandırılır; eşitlik ilksel bilinci, samsara ve nirvanayı saflık ve eşitlik gösterileri olduğu için böyle adlandırılır; ayırt edici ilksel bilinç, bilen ve algılayan ilksel bilincin engelsiz doğası nedeniyle böyle adlandırılır; ve başarı ilksel bilinci, arındırma ve kurtuluş yoluyla görevlerini yerine getirdiği için böyle adlandırılır.
“Sizi kendi-ortaya çıkan buda olarak kurtaran yol temiz farkındalığı [325] dört kaya ve beş ilksel bilinç yönünün doğasında tezahür eder. Temiz farkındalığının temel doğasının gösterimi—her yere yaygın, uzayın sınırlarına kadar uzanan, objektif varlığı olmayan, temeli veya kökü olmayan büyük eşit yaygınlık—kavramsal açımlamadan özgürdür ve bu nedenle dharmakaya’dır. Kendi-aydınlatan doğasına ilişkin sambhogakaya’dır; ilksel bilincin engelsiz aydınlığına ilişkin nirmanakaya’dır; ve samsara ve nirvanayı ortak temeli olmaya ilişkin svabhavikakaya’dır.
“Temelin doğasını belirledikten sonra, nihai gerçekliğin mutlak uzayında samsara ve nirvanayı tek tadın gerçekleştirilmesi, fenomenlerin mutlak uzayının ilksel bilincdir. Boşluğu salt maddesizliğe indirgemeden, herhangi bir şeyin görünebileceği lekesiz bir ayna gibi kirlenme’den özgür berraklık ve aydınlık, ayna benzeri ilksel bilinçtir. Büyük boşlukta samsara ve nirvanayı eşit saflığının farkındalığı, eşitlik ilksel bilincdir. Temiz farkındalığının gösterilerini ayırt eden ilksel bilincin engelsiz aydınlığı, ayırt edici ilksel bilinçtir. Temiz farkındalık üzerinde ustalık kazanarak, arındırma ve kurtuluş faaliyetleri doğal olarak gerçekleştirilir, bu nedenle bu başarı ilksel bilincdir.
“Bu varoluş şeklini bilmeden, birçok insan zihin ve temiz farkındalık arasında ayrım yapmayan pasif bir bilinç halini yol olarak alırlar. Dış görünümleri kendi içsel özelliklerini taşıyan etik açıdan nötr varlıklar olarak kavrarlar. [326] İçten, kendi vücutlarını etik açıdan nötr ve kalıcı olarak gerçekleştirmenin zincirleriyle sıkıca bağlıdırlar. Bu ikisi arasında [dış ve iç], engelsiz, aydınlık ve bilinci olan salt bir bilinç halinde istikrar kazanırlar. Bununla birlikte, bunun onları iki üst varoluş diyarına iten bir erdem oluşturabileceği mümkün olsa da, kurtuluş ve aydınlanma hallerini elde edemeyeceklerdir. Bu yüzden bu kusurlu bir yaklaşımdır.
“Samsara ve nirvanaya dahil olan tüm fenomenlerin nihai gerçeklik olan öğreti doğasında nasıl tek tadda olduğunu otantik olarak bilmek, gerçekliği olduğu gibi bilen bilgeliktir. Temiz farkındalığının temel doğasında yaşarken bile, her şeyi bilen ve her şeyi kavrayıcı olan engelsiz bilincin kendi-ortaya çıkışı, fenomenlerin tam aralığını algılayan bilgeliktir. Böyle bir bilgelik engelsiz olsa da, [yere düşen bir cıva damlasının toprakla birleşmemesi] gibi, nesnelerle birleşmez.
“Zihin samsara ve nirvanayı özerk olarak görür, görünümleri gerçekleştirir ve temelin varoluş doğasından habersizdir. Bu zihinten, kuru toprakta düşen su damlaları gibi nesneleriyle birleşerek ortaya çıkan ve geçen düşünceler çıkar.
“Varlığın temeli üzerinde ustalığa sahip olan saf temelin buddalık yüzünüzü cehaletin gizlemesi sonucu olarak, [327] temelin doğal iç parıltısının tüm kayalar ve ilksel bilinç yönleri o iç parıltıya çekilir. Dış ışınım dışarıya yansıtılır, beş ışığın yönleri beş unsurun gösterileri olarak tezahür eder.
“Bu nasıl gerçekleşir: Fenomenlerin mutlak uzayının ilksel bilincinin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, dış ışınımı çivit mavisi ışık olarak görünür. Bu iç unsur, büyük unsur ve uzayın öz’ü olarak adlandırılır. Bu ışığı gerçekleştirip tutunmak nedeniyle, uzay olarak görünür ve bu dış unsur, türev unsur ve kalıntı görünümü olarak adlandırılır.
“Ayna benzeri ilksel bilincin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, iç parıltısı çekilir, dış ışınımının beyaz renkli ışık olarak görünmesiyle sonuçlanır. Bu suyun özü, büyük unsuru ve iç unsurudur. Bu ışığı gerçekleştirip tutunmak nedeniyle, su olarak görünür ve bu onun kalıntısı, türev unsuru ve dış unsurudur.
“Eşitlik ilksel bilincinin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, iç parıltısı çekilir, dış ışınımının sarı renkli ışık olarak görünmesiyle sonuçlanır. Bu toprağın özü, iç unsuru ve ana unsurudur. Bu ışığı gerçekleştirip tutunmak nedeniyle, toprak olarak görünür ve bu onun kalıntısı, türev unsuru ve dış unsurudur.
“Ayırt edici ilksel bilincin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, iç parıltısı çekilir, dış ışınımının kırmızı renkli ışık olarak görünmesiyle sonuçlanır. Bu ateşin özü, iç unsuru ve ana unsurudur. Bu ışığı gerçekleştirip tutunmak nedeniyle, ateş olarak görünür ve bu onun kalıntısı, [328] türev unsuru ve dış unsurudur.
“Başarı ilksel bilincinin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, iç parıltısı çekilir, dış ışınımının yeşil renkli ışık olarak görünmesiyle sonuçlanır. Bu havanın özü, iç unsuru ve ana unsurudur. Bu ışığı gerçekleştirip tutunmak nedeniyle, hava olarak görünür ve bu onun kalıntısı, türev unsuru ve dış unsuru olarak adlandırılır.
“Bu ışık ve ışınımların içte kalması koşulu nedeniyle, beş unsurun çeşitli renk ve görünümleri kesintisiz olarak tezahür eder.
“Bu beş aldanma temelinin yaratıcı gücü aşağıdaki şekillerde tezahür eder. Temelin cehalet tarafından gizlenmesi nedeniyle, uzay benzeri ve maddesiz, düşünce ve görünümlerden yoksun gerçek substrat, derin uyku ve baygınlık gibidir. Bu halde dalmak aldanmanın temel doğasıdır, geniş bir cehalet alanı.
“O halden bir çağın karmik enerjilerinin uyarılması kıskançlığın temel doğasıdır. Onun faaliyeti nedeniyle, boşluktan aydınlık ortaya çıkar ve bu nefret temel doğasında mevcut olan substrat bilincdir. Benliğin salt görünümüne ilişkin oradan doğan ego-kavrama, gurur temel doğasında mevcut olan rahatsız edici düşüncedir. Bundan doğan düşünce, maddesiz boşluktan görünümlerin ortaya çıkma potansiyelini kurar, böylece aydınlığı meydana getirir; ve bu bağlılık temel doğasında mevcuttur. [329] Bunlar iç parıltının dış yaratıcı ifadeleri olarak ortaya çıkan beş temel doğayı oluşturur.
“Beş zehirin temel doğası ateş gibidir, bundan kıvılcımlar gibi rahatsız edici düşünce oluşumları çıkar.
“Bu şekilde, nesneler substrat ve düşüncenin eşit yaygın boşluk ve aydınlığında engelsizce görünümler olarak ortaya çıkar. Sonuç olarak, katkıda bulunan koşullar olarak karmik enerjilerin hareketlerinin ve birincil neden olarak temelin görünümleri tezahür ettirme potansiyelinin eşzamanlı birleşmesi nedeniyle, çeşitli formların görünümleri temele bağlı olarak ve temelden başka hiçbir şeyle ilişkili olmadan ortaya çıkar.
“Form görünümleri olarak ortaya çıkan nesneler salt gelenekle görsel bilinç olarak adlandırılır. Bu nedenle, okyanusuile benzetilebilen görünen nesneler nesne olarak adlandırılır ve [gezegen ve yıldız yansımalarına] benzetilebilen formların görünümleri kavranılan şey olduğu söylenir.
“Sonuç olarak, ince, kavrayan zihinsel bir bilinç bu formlara isim verir, onlara anlam yükler ve onları gerçekleştirir. Formları hoş, hoş olmayan ve nötr olarak kavrayıcı düşünceler ortaya çıkar ve bunlar görsel kavrayıcı zihin olarak adlandırılır.
“Aynı şekilde, ses olarak ortaya çıkan engelsiz nesneler nesne olarak adlandırılır, ses olarak ortaya çıkan görünümler kavranılan şey olduğu söylenir ve onlara yapışan zihinsel bilinç kavrayan zihin olarak adlandırılır. [330] Yukarıda açıklandığı gibi, bunlar nedenler ve koşulların birleşmesinden doğan bağımlı ilişkili olaylardır.
“Aynı şekilde, koku olarak ortaya çıkan görünümler salt geleneksel olarak koku alma bilinci olarak adlandırılır, tat olarak ortaya çıkan görünümler salt tat alma bilinci olarak adlandırılır ve dokunsal hisler olarak ortaya çıkan görünümler salt dokunsal bilinç olarak adlandırılır. Ama gerçekte o çeşitli açıklıklara görünmezler, bu rüyalardaki ve ara dönemdeki görünümlerle açıkça ortaya konulur.
“Bazı insanlar görünümleri zihin olarak alırlar ve tüm dış görünümlerin düşünsel düşünceler ve gerçekten kendi zihinleri olduğunu düşünebilirler, ama öyle değildir. Bu, görünümlerin ortaya çıktıkları andan itibaren değiştikleri, önceki anların sırayla geçip gittikleri ve sonrakileri ortaya çıkardıkları, zihin ise bu anların doğasını almadığı gerçeğiyle gösterilir, bu da onu var olmayan hale getirir. Böylece, sekiz bilinç türüne olan görünümler doğal sırayla sırayla ortaya çıkarken, samsara tamamen tezahür eder. Substrat bilincine geri emildiklerinde, dünyevi varoluşun zirvesine çekilirler.
“Bu şekilde samsara ve nirvanayı görünümlerinin tüm dünyası varlık temelinden başka bir şey değildir ve o temelin kendisinde tek taddır. Bir benzetme olarak, okyanusta çeşitli gezegen ve yıldız yansımaları görünse de, gerçekte suda tek tadda olduklarını anlamalısınız. Tüm fenomenlerin kendi görünümleriniz [331] olduğunun açığa çıkışı Vajradhara’nın temel öğretisidir.”
Bunu söyleyerek gözden kayboldu.
Hūṃchenkāra’nın Öğretileri
Başka bir seferde büyük vidyadhara Hūṃchenkāra ile tanıştığımda ona sordum: “Bu görünümler dizisi neye benziyor?”
“Ey büyük varlık, beş tür duyusal bilinç uzay gibidir, içinde herhangi bir şey ortaya çıkabilir. Düşünsel düşünceler bir illüzyonist tarafından kullanılan maddeler ve mantralar gibidir, öyle ki onların eşzamanlı birleşmesi nedeniyle illüzyon benzeri görünümler dizisi ortaya çıkar. Onlara yakından katılan bilinç bir seyirci gibidir.
“Böylece, sunulan ve bağışlanan tüm maddeler illüzyonel maddeler gibidir. İllüzyon benzeri yoganın yaklaşımı, onları arındırıcı mantralarla boşluğa çözmek ve sonra zenginleştirici mantralarla bu sunumların altı duyuya olan görünümlerini ibadet nesnelerine ölçüsüz şekilde artırmaktır, böylece oldukça memnun olurlar. Ayrıca, illüzyon benzeri yoga aracılığıyla, emanasyon benzeri canlı varlıklara gandharva şehri gibi görünümler üretirsiniz; ve bu rüya benzeri görünümleri dönüştürerek, onları kurtarır ve yönlendirirsiniz vb., ve böyle yaparak illüzyon büyük yogası üzerinde ustalık kazanırsınız.
“Bir gölde ne kadar gezegen ve yıldız yansısa, [332] yansımalar suyun kendisi içinde kapsamlanır. Ne kadar fiziksel dünya ve canlı sakinleri olursa olsun, tek bir uzay içinde kapsamlanırlar. Ve samsara ve nirvanayı görünümleri ne kadar geniş ve çok sayıda olursa olsun, zihnin tek nihai doğası içinde kapsamlanırlar. Bunun nasıl olduğunu gözlemleyin!
“Sugatagarbha olarak adlandırılan zihnin nihai doğası, kusurlarla kirlenmeyen eşit bir yaygınlıktır. Örneğin, uzayın budlarla doldurulması mümkün olsa bile, onların ilksel bilinci ve yüce nitelikleri tarafından faydalanılabilecek hiçbir nesne olmadığı için eşit yaygınlık vardır. Ve tüm uzay boyunca özerk canlı varlıklar olsa bile, onlar tarafından zarar görebilecek hiçbir nesne olmadığı için eşit yaygınlık vardır.
“Temel dharmakaya, sugatagarbha, samsara ve nirvanayı tamamen kapsayan büyük gerçeklik, uçulardan büyük özgürlük olan temel temiz farkındalığının tezahürüdür; ve tüm nihai sadhanalar aşağıdaki gibi sentezlenir:
“Temel temiz farkındalığının tüm [Üç] Mücevherin sentezi olduğuna dair kanaatiniz aracılığıyla öz-ustalık—varoluş doğasında gerçek, aşılmaz, nihai sığınma alışıdır.
“Başlangıçsız yaşamlar boyunca, gerçek varlığa tutundunuz ve nesnelere sabitlediniz, bu da çok dar görüşlü olmanıza neden oldu. Şimdi, samsara ve nirvanayı tek temiz farkındalığının sürekli gösterileri olarak kesin anlayışa geldiğinizde, zihninizin kapsamı genişletilir. Bu bodhicitta üretmenin en yüce yöntemidir.
“Kavrayan ve kavranılanı kavrayan ikilik zihin, üç samsara diyarı arasında dolaşmanıza neden olan koşullu varoluşun büyük şeytanıdır. Ayırt edici bilgelikle, bunu nesnelerden yoksun boşluğa sürün.
“Kimliksizliği gerçekleştiren bilgeliğin deneyimi, yenilemez veya yok edilemez bodhicitta’nın koruma çarkıdır.
“Cehaletın karanlığına ilksel bilinç, temiz farkındalığının büyük bereketinin inişi [341] gerçek bereketlerin inişini oluşturur.
“Görünümlerin temiz farkındalığının süsleri olarak nasıl ortaya çıktığının gerçekleştirilmesiyle, doğal olarak oluşan duyusal deneyimlerin dizileri sunumlar olur.
“Substratın dharmakaya’ya dönüşümü, varlığın ilksel temelinin aydınlanmasıdır. [Temelin] varlık doğasını olduğu gibi bilen bilgeliğin gerçekleştirilmesi, [fenomenlerin] tam aralığını algılayan her şeyi bilen ve her şeyi aydınlatan bilgelikle birlikte, tüm jina ve jinaputraların gizemlerinin sentezıdır.
“Öğretilerin kibirli koruyucularının birleşimi, ilk gerçekleştirmeniz için ustaca araçlar yolunu temsil eder; bodhisattvaların dizisi, sekizinci bodhisattva zemini ve daha üstü ustaca araçlar yolunu temsil eder; ve budalar ve budafield’ların dizisi, açık buddalık için ustaca araçlar yolunu temsil eder.
“Substratın cehaletını Maheśvara olarak ve ondan doğan tüm düşünce konfigürasyonlarını sekiz öğreti koruyucu sınıfı, dharmapala’lar, tanrılar ve şeytanlar olarak açıklamalar ustaca araçlar ifadeleridir.
“Dharmakaya’nın tezahüründen, varlığın ilksel temelinden kendiliğinden ortaya çıkan büyük ilksel bilincin yaratıcı ifadelerinin görünümleri ustaca araçlar yolları olarak sınıflandırılır ve sunulur, ve nihai buddalığın tezahürü sadhanadır. Tüm sadhanalar ve mandalalar bunlarda sentezlenir ve mükemmelleştirilir. [342]
Longchenpa, Drimé Özer’in Öğretileri: Kesinlik Geliştirmek Amacıyla Soru-Cevap Şeklinde Bir Tanıtım
Yukarıdaki noktalar hakkında güçlü bir kanaat edinerek, tüm görünümlerin kendi taraflarından boş olduğunu anladım. Bununla birlikte, fiziksel dünyanın dış görünümleri, içteki canlı varlık sakinleri ve beş tür duyusal nesnenin aradaki tüm görünümleri konusunda, başka diyarlara ayrıldığımda bunların geride bırakılacağını ve tüm canlı varlıkların kendi bireysel zihin akışlarıyla var olduğunu hala düşünüyordum. O dönemde gurum Drimé Özer bana bir rüyada göründü ve aşağıdaki soru-cevap şeklindeki tanıtımı verdi. [308]
“Ey aile oğlu, fiziksel dünyanın dış görünümleri, içteki canlı varlık sakinleri ve beş tür duyusal nesnenin aradaki görünümleri, farkındalık uzayına çözülen illüzyonel görüntüler gibidir. Buna göre, substratın boş uzayına kaybolduklarında, sonunda karmik enerjilerin hareketlerinden kaynaklanan projeksiyonlar nedeniyle, kendi vücudunuzun bir görünümü olur, fiziksel bir dünya, onun canlı sakinleri ve tüm duyusal görünümler ortaya çıkar. Onlara karşı sabitleme ortaya çıktıkça, aldanma başlar. Sonunda, bu görünen dünya bir kez daha, gökyüzüne çözünen bir gökkuşağı gibi substratın boş uzayına kaybolur. Sonra uyanık görünümler daha önce olduğu gibi ortaya çıkar.”
Ben “Bu vücudumun salt bir görünüm olmadığını, kesinlikle bir baba ve annenin neden ve koşullarından doğduğunu düşünüyorum” diye karşılık verdim.
“Vücudunun böyle bir baba ve anneden doğduğunu düşünürsen, bana söyle: Baba ve annelerinizin başlangıç ve sonları nedir, ve onların kökenleri, konumları ve hedefleri nelerdir?” diye karşılık verdi.
“Var olduklarına inanıyorum, ama onları hatırlayamıyorum. Ebeveynler olmadan bir vücudun olmasının imkansız olduğunu düşünüyorum” diye cevapladım.
“Bir rüyada, ara dönemde, cehennem diyarında vb. bir vücudun ebeveynlerinin kim olduğunu kontrol et” diye karşı çıktı.
Sonuç olarak, bu vücudun salt bir görünümden başka bir şey olarak kurulmadığına dair kesin bir anlayış kazandım. [309]
“Ey guru, vücudum yatakta yatak örtüleriyle örtülü olduğunda ve rüya görünümleri ortaya çıktığında, vücudumun ve insan çevresinin değişmeden kaldığını düşünüyorum” diye yorum yaptım.
Guru “Geniş dış fiziksel dünyanın rüya görünümlerini, çok sayıdaki iç canlı sakinlerini ve beş duyunun iyi görüntülenen aradaki görünümlerini incele ve bunların kafada, uzuvlarda mı yoksa vücudunuzun üst veya alt kısımlarında mı bulunduğunu gör” diye karşılık verdi.
Sonuç olarak, durumun böyle olmadığından emin oldum.
Yine de ısrar ettim: “Guru, belki rüya görünümleri bilinç başka yere gittiğinde ortaya çıkar. Sonra vücuda yeniden girdiğinde uyanık görünümler ortaya çıkar.”
Guru “Peki, eğer durum böyleyse, bu vücut bir otel gibi olurdu, bu durumda bu otelin kapısının ne olduğunu, yani bilincin gelip gittiği kapıyı tanımla ve bana bildir. Ayrıca, zihnin nerede bulunduğunu tanımlamalısın. Eğer zihin vücudun üst kısmında bulunuyorsa, alt kısım bir dikenle batırıldığında neden acı deneyimlenir? Aynı şekilde, alt kısımda bulunuyorsa, üst kısımda acının deneyimlenmesi için hiçbir neden olmazdı. Küçük bir bilincin bir açıklıktan vücuda girip, [310] vücut boyunca yayılana kadar boyutunun artıp, sonra o açıklıktan ayrılırken tekrar küçülmesi gibi boyutunu değiştirmesi mantıklı değil. Eğer durum böyleyse, farkındalık maddi vücut den ayrıldıktan sonra, ölümden sonra bilinç neden ölüye yeniden girmez?
“Rüya görünümleri nereye gider? Yukarı, aşağı mı giderler yoksa ana veya ara yönlerden birine mi giderler? Onların fiziksel dünya ve canlı sakinlerinin uyanık görünümleriyle aynı mı yoksa farklı mı olduğuna inanıyorsun? Aynı olduklarına inanıyorsan, uyku onların sınırlarını belirliyor mu, belirlemiyormuymuyor? Eğer belirliyorsa, o zaman onlar uyanık görünümler değildir; eğer belirlemiyorsa, onlar rüya görünümleri değildir. Öte yandan, bu görünümlerin var olduğuna inanırken onların yukarıda veya aşağıda, dışarıda veya içeride olduğunu hayal etmek geçersizdir.”
“Guru, o zaman bu nasıl karar verilecek? Nerede durmalıyım? Yüce guru, lütfen bana göster” diye karşılık verdim.
Guru “Başlangıçsız yaşamlar boyunca hiçbir zaman doğmadın; sadece doğum görünümleri oldu. Hiçbir zaman ölmedin; sadece rüya görünümleri ve uyanık görünümler gibi yer değiştirme görünümleri oldu. Gözler, kulaklar, burun, dil ve vücut konusunda, formlar olarak görülen, sesler olarak işitilen, kokular olarak koklanan, tatlar olarak deneyimlenen ve dokunsal hisler olarak hissedilen tüm şeyler, [311] en ufak şekilde bile başka bir şey olarak var olmaksızın, sadece size olan kendi görünümlerinizdir.
“Gözlerinizle doğrudan görebilmeniz, ellerinizle gerçekten tutabilmeniz ve duyularınız aracılığıyla deneyimleyebilmeniz nedeniyle şeylerin başka bir şey olarak özerk bir şekilde var olduğunu düşünürseniz, şunu düşünün: Bir rüyadaki tüm formlar, sesler, kokular, tatlar ve dokunsal hisler o anda gerçekten var gibi görünür. Ama ertesi günden itibaren objektif varlıkları yoktur. Bu size bir şey söylemelidir.
“Başlangıçsız yaşam diziniz boyunca hiçbir zaman bir yerden başka bir yere hareket etmediniz ve hiçbir zaman başka bir yerde yaşamadınız. Bu durum bir rüyadaki görünümlere eşdeğerdir. Rüya görünümleri ile uyanık görünümlerin gerçekliği veya gerçek olmayışında bir fark olduğunu düşünürseniz, kendiniz için gözlemleyin: Doğduğunuz zamandan şimdiye kadar, çalışma, çiftçilik, çaba gösterme, biriktirme ve planlama yapmanın tüm rüya ve uyanık görünümleri aynı mı değil mi? Süreleri ve miktarlarını dikkate almadan dikkatle incelerseniz, kesinlikle benzer olduklarını tanıyacaksınız.
“Ayrıca, rüya görünümleri gerçek olmayan ve uyanık görünümler gerçek olsaydı, bu rüya görünümlerinin aldatıcı ve uyanık görünümlerinin aldatıcı olmadığı anlamına gelirdi. Bu durumda, rüya görürken canlı bir varlık, uyanık haldeyken ise bir buda olduğunuza inanmanız gerekirdi! Her ikisi de aldatıcı görünümler ise, birini gerçek, diğerini gerçek olmayan olarak ayırt etmek anlamsızdır, [312] çünkü bir şey, olmadığı bir şey olarak görünüp kavrandığında aldatıcı görünüm olarak adlandırılır.
“Şimdiye kadar Meru Dağı’nı dolduracak kadar yemek yediniz ve bir okyanus sıvı içtiniz, ama hala doymadınız. Bir galaksi kadar giysi giydiniz, ama hala ısınmadınız. Bunların salt görünümler olduğunu ve gerçek olarak kurulmadığını gösterdiğini bilin.
“Vücudunuz olarak görünenin boş olduğunu tanımamak ve ona gerçek olarak tutunmak büyük bir hatadır. Bu, her şeyi bilme meyvesini yiyip bitirdiği için vücudunuz için gösterdiğiniz çabaların tüketen bir şeytandır. Bir varoluş döngüsünü diğerine bağlayarak doğum ve ölüm görünümlerini sergilediği için öldürücü bir cellattır. Vücudunuz için giysi vb.den mutluluk aradığınız ve kurtuluşa olan yaşam çizginizi kestiği için, umut ve korkuları sürdüren bağlılık ve tiksintilere tutunmakla hapsedildiğiniz için yaşam gücünüzü keser. Ve sizi boğar, çünkü ebedi mutluluğun nefesini sizden çalar. Bu nedenle, altı tür bilincin objektif görünümlerine tutunan tüm o kişiler, serabı su sanıp ona koşan geyikler gibidir. Gerçek olarak kurulan bir özün zerre kadar bile yoktur.
“Görünümleri bu şekilde boş olarak bilseniz bile, gerçekten var gibi, hiçliğe dönüşmeden önceki gibi kalabilirler. Öyleyse bunu bilmenin neden gerekli olduğunu merak ediyorsanız, şunu düşünün: Meditasyon nesnesinin temel doğasının boşluk olduğunu bilmezseniz, tüm meditasyonlarınız [313] kesinlikle etik açıdan nötr olacaktır.
“Ayrıca, diğer tüm görselleştirmeler ve meditasyonlardan kaynaklanan salt anlayış ve salt gerçekleştirmenin kurtarıcı olmadığı göz önüne alındığında, salt boşluk gerçekleştirmesinin neden yokluk doğasını açığa çıkarması gerektiğini merak edebilirsiniz. Ayrıca, her şey ilksel olarak boşsa, her şeyin boş olduğunu bilip bilmemenizin fark etmediğini düşünebilirsiniz. Eğer öyleyse, şunu düşünün: Samsara ve nirvanayı ve kurtuluş ile aldanmanın farkındalık ile farkındalıksızlık arasındaki ve bilme ile bilmeme arasındaki farklılıklar nedeniyle ortaya çıktığını bilin. Farkındalığın temel olduğunu gerçekleştirin.
“Bazı insanlar bunu kendi başlarına anlayamazlarsa, öğretileri dinleme ve onları düşünmenin hiçbir faydası olmayacağını düşünebilir. Ama başlangıçsız zamandan beri bunu kendi başınıza gerçekleştiremediniz ve samsarada dolaştınız. Çalışma ve eğitim yoluyla boşluğu gerçekleştireceğinizi, böylece tüm tantralar, sözlü aktarımlar ve öz öğretilerle uyumlu görüşü kazanacağınızı bilin.
“Ayrıca, çalışma, eğitim vb.de büyük zorluklar çektikten sonra boşluğu gerçekleştirseniz de, en ufak zorluk yaşamadan boşluğu gerçekleştirseniz de, gerçekleştirmenizin kalitesinde hiçbir fark yoktur. Örneğin, büyük zorluklar çektikten sonra altın keşfetseniz de, yatağınızın altında en ufak zorluk çekmeden bulsan da, altının kalitesinde hiçbir fark yoktur. [314]
“Tüm görünümleri analitik olarak boşluk olarak belirleyen bilinç, ayırt edici bilgelik olarak adlandırılır. Samsara ve nirvanayı kesin olarak büyük boşluk olarak belirleyen sonraki bilincin sürekliliği, kimliksizliği gerçekleştiren bilgelik olarak adlandırılır. Bu iki bilgelik türü zihin akışınızda üretildikten sonra, önce gerçekleştirme, sonra deneyim ve son olarak içsel güven kazanma vardır. Bu önemli bir noktadır.
“Ayrıca, vücut vb.nin salt görünümler dışında kurulmadığını iddia etmenin yanlış olduğunu, çünkü bunları boş olarak gerçekleştirmiş birinin vücudu ateş veya su ile dokunulduğunda veya ok, mızrak veya sopa ile vurulduğunda acı ortaya çıktığını söylerseniz, şunu düşünün: Fenomenlerin nihai gerçeklikte sönmüş olduğu mutlak uzaya ulaşana kadar, ikilik görünümleri yatışmaz; ve kaybolana kadar, yarar ve zarar görünümleri kesintisiz olarak ortaya çıkacaktır. Ama gerçekte, cehennem ateşleri bile yakmaz.”
Bu sözlerle kayboldu.
Saraha’nın Öğretileri
Başka bir seferde Mahasiddha Saraha’nın bir vizyonunu gördüğümde, büyük siddhalar efendisine sordum: “Gizlemeler hangi yollarla arındırılır? Tanrılar nasıl gerçekleştirilir? Hangi yollarla şeytanlardan ve engelleyici varlıklardan kurtulunabilir? Lütfen açıklayın!”
“Ey büyük varlık, [315] yarar ve zararın kusurlarına karşı koymalısın. Gizlemeler denilen şeye gelince, temelin temel doğasının boşluk olduğu konusundaki cehalet bir gizleme ve cehalet olarak adlandırılır ve böyle bir cehaletın kökleşmesi alışkanlık eğilimi olarak adlandırılır. Bunlar fiziksel ve sözlü ruhani pratiklerde çaba göstermek gibi sıradan çabalarla arındırılamazlar. Bunun yerine, gizlemeler ayırt edici bilgelik yoluyla nihai gerçekliği belirlemek sonucunda doğal olarak arındırılır.
“Vücut ve konuşmanın tüm faydalı erdemleri nerede bulunur? Onların toplandığı depo nerededir? Onların ortaya çıktığı köken, konumları ve gittikleri hedefi araştırıp analiz ederek, hiçbirinin objektif varlığa sahip olmadığını bulursanız, o zaman neye fayda sağlarlar? Zihnin boş nihai doğasına—dışı, içi, ortası, üstü veya altı açısından—ne anlama gelebileceğini fayda sağlamak konusunda araştırarak, böyle bir faydanın objektif varlığa sahip olmadığından emin olacaksınız. O zaman samsara içinde erdem birikiminden başka bir şey olmadığını göreceksiniz.
“Aynı şekilde, birikmiş kötülükler hangi ana veya ara yönde bulunur? Onların deposu nerededir? Boş zihnin dışını, içini, arasını, üstünü veya altını nasıl zarar verdiklerini araştırın. Şimdi sürekli fiziksel ve sözlü erdemlere [316] kendilerini adayan insanların bilinç akışlarını ve tüm yaşamlarını kötülük yapmaya adayan diğerlerinin bilinç akışlarını dikkatle incelerseniz, tüm bağlılık ve düşmanlıklarının, umut ve korkularının sürdürülmesi açısından aralarında zerre kadar fark olmadığını bulacaksınız. Kurtulurlarsa, bilinç akışlarının kurtulması nedeniyle kurtulurlar; ve aldanırlarsa, bilinç akışlarının aldanması nedeniyle şaşırırlar. Bilinç akışlarının kurtulmaksızın samsarada dolaşması açısından zerre kadar fark yoktur. Bu nedenle, erdem ve kötülük yalnızca geçici mutluluk ve acıyı üretmeleri bakımından farklıdır, bunun dışında samsarayı sürdürmekten başka bir şey yapmazlar.
“Erdemin doğasını bu şekilde belirlemezseniz, geçici erdem biriktirme erdemini kurtuluş yoluyla karıştıracaksınız, bu yüzden her şeyi bilmenin sonucunu elde edemeyeceksiniz. Kötülüğün doğasını belirlemede başarısız olursanız, kendi temel doğanızın cehaleti bir gizleme ve aldanmanın temeli olduğunu bilmeyeceksiniz, bu yüzden aldanmanın nedenini tanımayacaksınız. Sonuç olarak, samsarada sonsuz şekilde aldanmış kalmaktan başka alternatifınız olmayacaktır. Bu nedenle bunu belirlemenin önemini tanıyın.
“Hayırsever ve koruyucu tanrılar denilen şeylerin ilk kökeni, ara konumu ve son hedefini araştırarak, objektif varlığa sahip olmadıklarını göreceksiniz. Duyusal nesne olarak görünen form, ses, koku, tat ve dokunsal his nesnelerinin hangisinde onların varlığı kurulmuştur? Fiziksel dünya ve canlı sakinlerinin unsurlarından birinin alanında var olduklarını düşünürseniz, [317] molekül ve atomlar içinde araştırın, unsurların bireysel isimlerini ve yapılarını inceleyin ve bu tanrıların nasıl faydalı olabileceğini görün.
“Kötücül şeytanları aynı şekilde araştırarak, onların da objektif varlığa sahip olmadıklarını göreceksiniz. Tüm sevinçler ve kederler rüya benzeri zihinsel görünümlerdir, bu yüzden tanrılar veya şeytanlar tarafından onların belirleme temellerinden hiçbir yarar veya zarar gelmez. Şeytanların zarar verdiğini düşünürseniz, şunu düşünün: Form, ses, koku, tat ve dokunsal hislerin alanları dışında kaldıkları için, şeytan olarak adlandırılan şey salt bir isimden başka bir şey değildir. Nasıl zarar verebileceğini araştırarak, onu var olan hiçbir şey—objektif olmayan ve boş olmaktan başka bir şey değil—olarak göreceksiniz.
“Aldanma nedeniyle, insanlar vücudun üst ve alt kısımlarını sırasıyla iyi ve kötü olarak görürler. Üst vücut temiz görüntüğü için, onu sanki bir tanrıymış gibi görürler ve alt vücut kirli göründüğü için, onu sanki bir şeytanmış gibi görürler. Bu sürekli bir umut ve korku akışıyla sonuçlanır ve ben-kavramanın sıkı bağları nedeniyle, sürekli bir neşeli ve sefil deneyimler akışı ortaya çıkar. Bütün bunlar, zerre kadar bile başka bir şey olarak gerçek varlığa sahip olmaksızın, samsaranın deneyimsel görünümlerinden başka bir şey değildir. Bu basitçe bir rüya metaforuyla gösterilir.
“Tüm bunun temel noktası, var oluş şeklini bilmektir, [318] bu da meditasyonun engellerini dağıtır. Bu, meditasyona karşı kanaat eksikliği ve güvensizliğin tüm engellerini temizledikten sonra, içsel güven kazanacak ve nihai gerçekliğin anlamına ilişkin kanaat ve şüpheden özgürlükle dolacaksınız. Cehaletın gizlemesinden kurtularak, bu size büyük, sürekli temiz farkındalık gösterileri üzerinde ustalık sağlayacaktır.
“Bu aynı zamanda yatıştırma ve maraların kesilmesinin derin pratiklerinin köküdür. Kendi temiz farkındalığınızdan başka hiçbir tanrılık arayın. Düşünsel düşüncelerden başka şeytan olmadığının kesin tanınmasına geleceksiniz. Ve bu tanınma, engelleri dağıtmak için tüm sadhanalar ve ritüeller için vazgeçilmezdir. Böyle bir bilginiz varsa, kesinlikle tüm fenomenleri illüzyonlar gibi olarak gerçekleştiren büyük, illüzyonel bir yoginsiniz.
“Ey temiz farkındalığı zihni aşan küçük olan, bunu öğrencilerinize öğretin ve hepsi bu büyük gizemin Mahayana yoginleri olabilirler.”
Bunu söyleyerek gözden kayboldu.
Vajrapāṇi’nin Öğretileri
Bir seferde berrak ışığın saf bir vizyonunda şanlı Vajrapāṇi ile karşılaştığımda ona sordum: “Ey Jina, büyük Vajradhara, buddalık denilen şey kendi içimde uyandığım bir şey mi, yoksa aydınlanmak için başka yere gitmem mi gerekiyor?”
“İşte! [319] Şanslı aile oğlu, budda denilen şeylerin geniş bir diyarda yaşayan, güzel ve kusursuz görünümlü asil bireyler, huzurlu ve serinletici, berrak ve lekesiz, yakışıklı ve çekici insanlar olduğunu düşünürsen, şunu düşün: Onların ebeveynleri kimdir? Annelerden doğsalardı, doğum uçucuna düşerlerdi. Bir yerde yaşasalardı, kalıcı bir konuma sahip olma uçucuna düşerlerdi. Var olmayı kessalardı, kaybolmanın nihilist uçucuna düşerlerdi. Kısacası, ortaya çıkma, sona erme ve kalmanın kendi kendini destekleyici, gerçekten var olan doğasına sahip hiçbir şey, iki uçucu özgür varlık şeklene sahip değildir. Ortaya çıkıp sona eriyor gibi görünen bu görünümler atıflardan başka bir şey değildir.
“Ayrıca, otantik olarak aydınlanmış olanı gerçekleştirirseniz, kendinizi bağlayacaksınız. Samsara ve nirvanayı nihai doğaları arasında gerçek bir fark varsa, o zaman dünyevi varoluş ve [nirvanayı] barışın eşit varoluş şekline atıflar boş sözlerden başka bir şey değildir. Birçok insan, nirvanaya önemli ölçüde var olduğu şeklinde tutunarak, umut ve korku tuzağına düşer. Saf diyarlardaki zevkler hakkında birçok anlatım vardır, ama onların geniş niteliklerini düşünüp gerçekleştirirseniz, bu hala fenomenlerin kimliklerine tutunmayı oluşturur. [320] Onları nasıl adlandırırsanız adlandırın, gerçekte, tathagatalarını ebedi ve gerçekten var olarak görmek, onları kişilerin kimlikleri olarak görmekten başka bir şey değildir.”
Bu sözlerle kayboldu.